RSS

Sempatik Değilim...

Mavi veya beyaz tek renk gömlek , üstünde siyah düz bir kravat ve ardından gelen genellikle siyah kumaş pantolon , gömleğin yaka kısmında veya sol üst cebinde ise gözlüğüyle bir "bankacı insanı" güruhu var dünyada...Aslında bu insanları gördüğünüzde herhangi bir meslekten olabilir diye düşünebilirsiniz fakat bana bu insanlar genelde “bankacı” olarak görünüyor...Yoğun tempoya rağmen gömleğin terden tek bir damla bile nasibini almayacak olması buna delalettir...Bu insanlar büyük bir ihtimal bankacıdır,yürüyüşlerinden bile anlayabilirsiniz...Bu insanlarda yargıya vardığım veya varamadığım nokta şu : bu insanlar bankacı olmasa bile , mutlaka gün içinde bankayla bir şekilde işleri olan insanlar...Yani bunlar , gün içinde bir şekilde havale , eft , kredi kartıyla işlem , çek-senet işlemi yapmıyorsa gelin beni bulun...Bankacı görünümlü veya bankacı insanların dışardan tanınmasında onların suçu yok aslında , çünkü her şey ortada bana kalırsa...

Tanımadığınız bir insanın normalde ilk olarak gözlerine bakarsınız , bu insanın doğal olarak yaptığı bir eylem...Sonrasında ise simasını bir şekilde beyninize kaydeder ve o kişiyi tekrar gördüğünüzde o şekilde hatırlarsınız...Bu duruma tam ters, anlamadığım birtakım insanlar var : gözlerindeki gözlüğün yüzü tamamen kapladığı , üstüne giydiği 'tablo vari giysiler'le akıl oyunu yaparmış havası veren insanlar...Genellikle kadınlarda görüyoruz bu durumu...Üzerinde tamamen pastoral bir eser de olabiliyor bu , bir yüz şekli de olabiliyor ama kesinlikle o kişiyi gözlerinden hatırlamıyorsunuz bir daha gördüğünüzde...Çeşitli böcek resmi olabilir,şelale resmi olabilir,güneş resmi olabilir veya herhangi bir şey...Ama kişinin kendisiyle alakası yok...İşte ben bunu anlamıyorum...Dikkatin çekilmesi gereken giysi mi kişinin kendi hezeyanları mı çözemiyorum, zaten o sırada da gitmiş oluyor o kişi...Bazılarında ise , 'tişörtüme bakın' isteği oluşturuyor bu durum ; 'bakın üstümde ne var , ona bakın beni öyle hatırlayın(!)'...

Çocukları tehdit eden anneler var...Bunlar hep vardı , var olacaklar...Çocukla baş etmeyi bir meslek haline getirmek nasıl edinilen bir yeti, bilmiyorum...Yani aslında o zamana kadar büyüttüğü çocuğunu ,artık 'halletmesi gereken bir iş'miş gibi gören bir düşünce sistemi bu...Geçenlerde görmüştüm , eğer ki annesinin sözünden çıkarsa (ki bu çocuk halihazırda bu duruma ters düşecek bir davranışta bulundu )şu cümleyi duyacaktı ve duydu da : “Bak beni sinirlendirme Zehra kendini İstanbul’da bulursun...” Bulunduğu tatil yöresine işini getiren , işini halledemeyen ve 'tatile iş getiren bir annenin içinden çıkılmaz durumu'nu çok önemsemedim ,bunu çoktan hak etmişti diye düşündüm...Bunu yapmayın artık yani , çocuk zaten sikimsonik bir varlık olduğu için tek başına o tatil yerinde senin sözünden çıkıp rahat rahat bir şey de yapamaz , kendi başına İstanbul’a da gidemez...O yüzden rahat olmak lazım biraz...

Bir başka anne daha vardı , benim gibi zaman zaman sıkılmaktan sıkılan bir çocukla baş etmeye çalışıyordu...Çocuk kendini bir o tarafa bir öbür tarafa savuruyordu ve annesine , gezegene yaklaşan meteroit gibi alev alev yaklaşıp yörüngeden uzaklaşıyordu...'Dünya ana'nın ise bu durumdan hayli gıcık kapması ve çocuğu alt etmeye çalışması zordu ve yersizdi...Zaten çocuk atmosferde kendi kendine yanıp sönecekti biraz sonra...Bazen anlamıyorum , annesi bile olsan bir çocuğun , o çocuk istediği yaramazlığı yapacaktır buna engel olamazsın ve çocuk bunu sana inat yapmaktan mutluluk duyacaktır...Kimse kusura bakmasın bence...Evet ukalayım...

Kadınların , erkekler hakkında yaptıkları bana göre sığ bir yorum olan “erkekler de sadece futbol, araba ve kadından konuşuyor canım ” cümlesine bir erkek olarak zaman zaman ben de katılıyorum...Gerçekten bazen , “bir yerden bir yere tam depoyla gidebilme” muhabbeti açıldığı zaman susmak bilmeyen bazı adamlar görüyoruz...Kadınlardaki genel bir huy olan “asıl olaya gelene kadar bütün detayları önceden anlatma” huyu erkeklere yansıyınca kötü oluyor...Kadında kabullenebiliyoruz ama erkeklerde pek bir sıkıcı oluyor bu durum...Tamam kardeşim tek bir depoyla bilmem kaç yüz kilometre gelmişsin aferin , ne yapabiliriz ? Ama yok illaki , kaçıncı kilometrede deponun kaçta kaçının kaldığı , dizel arabanın diğerlerine göre farkı , bir dizel aracın diğer dizel araçla karşılaştırılması gibi konular uzadıkça uzuyor...Ben ise bu tür durumlarda , kendini İstanbul’da bulmakla tehdit edilen Zehra’nın zorba annesinden ve tam depoyla konuştukları masaya kadar gelebilen Zehra’nın babasından kaçıyorum...