RSS

sølet

Benim gibi uykusu kaçan, uyuyamayan, rahatsız insanlar var mıdır dünyada? Evet tabii ki vardır. Fakat, ortak yönlerimiz bulunur mu bilmem...Onları tanımıyorum ama yine de öksürük tutmuş ve uykuya müsaade etmezken birkaç tavsiye vereyim sizlere,

Çoğuna uyamadığım ama çokça işe yaradığını düşündüğüm şeyler bunlar.

Herkesi dinleyin, kulak kabartın, ama günün sonunda en çok kendinizi dinleyin...Kocaman dünyada, kısacık yaşamda bunu yapmak zorundasınız.

Yaşamı çok da ciddiye almayın. (Tamam hiç almayın demiyorum) ama zaten kimse sizi ve müthiş kararlarınızı, planlarınızı önemsemiyor.

Sürekli, boş yere delüzyonlara kapılıp, kendinizi negatifliğe itmeyin. Bunu söylemek, önermek, tuhaf geliyor ama doğrusunu söylemek gerekirse, umursamaz, yalancı bir pozitiflik yerine, olumsuz düşünmemeye çalışmak daha mantıklı.

Sevdiğiniz şeyleri yapın. Baktınız usandınız –bunlardan bile- o zaman sevebileceğinizi düşündüğünüz şeylere yönelin. Çok zor değil galiba.

Ben hep insanlara faydalı bir şeyler bırakır mıyım uğraşısı içinde gibi görürüm kendimi. (Ne kadar başarılı olup olmadığımı bilmiyorum) Siz de böyle yapın demiyorum öte yandan.

Kafayı çok –yemeyin-. Tamam insan olarak harika bir şekilde sinirlenip çıldırabiliyoruz. Bunu bilerek abarttığınızı fark ettiğiniz o anda, bundan vazgeçmek gerekiyor. Çünkü o andan sonrası artık kendini kandırmak oluyor. Uzatmaya gerek yok.

Ben dağınık olmayı, düzenli olmaya yeğliyorum. Daha doğrusu kendimde doğal bir düzen gelişiyor (gelişmiş) olarak addediyorum. Kafamdaki çoğu şey düzenli, her ne kadar fiziksel dünyama bu yansımasa da.

Gidilmemiş yerlere gidin. Böyle öneri olmaz olsun ama gidin görün, şehrinizde nereler var, hangi sokaklarda ne gibi hayatlar yaşanıyor, görün.

Düzgünce, insan gibi yaşamayı herkes istemiyor, bunun bilincinde olun (çevrenizin yani)
Ayrıca bence en önemli konulardan birisi de gerizekalı gördüğünüz insanları bir bir hayatınızdan çıkarın. Anlamıyorum bunun yapılmamasındaki ısrarı.

Canınız ne yemek istiyorsa yiyin, ne içmek istiyorsa için. Yok ben kendimi kısıtlayacağım diyorsanız, neden bunu yaptığınızı da sorun kendinize. Ben genelde “X” yiyecek kötüdür, sağlığa zararlıdır denilince umursamıyorum.

Yağmuru, kışı, çamuru, sıcak havayı, üstünüze yapışan tişörtü, önemsemeyin. Bu mevsim şartları her zaman var ve olacak :D

Burada bir es verecek olursam, yukarıda bahsettiklerimde insanları eleştiriyor gibi göründüğümün farkındayım. Kendimi de eleştiriyorum, fakat insan bencil bir varlık ve kendisini yerden yere vuramıyor, başkalarına ise demediğimizi bırakmıyoruz.
Düşüncelerim, çeşitli dertlenmelerimin tezahürü.






















Gülün veya ağlayın. Düşünün. Bunlar güzel şeyler. Duygusal açıdan kendimizi kısıtlamamız için bir sebep yok.

Düşüncelerinizin bazılarını kendinize saklayın. Her şeyi dillendirmeyin. Bunlarla ilgili bir sürü atasözü, deyim vardır.

Hayat, genellikle rastlantısal şeylerle bizi şaşırtmayı sevdiği için, bu akışa kapılıp gitmek gerekiyor. Daha önceden zaman kavramı, saat, takvim gibi konularla ilgili yazmıştım, yinelemem gerekirse “günün 24 saat olması” vb. “belli günlerde birtakım aktivitelerin yapılması zorunluluğu” gibi konulardan sıkıldığımı söylemek isterim.
Norveç'in kuzeyinde ada sakinlerinden öneri” haber başlığında “Norveç'in kuzeyinde yer alan Sommarøy halkı, yaşamlarında saat kullanımını ve 
saat ayarlı planlamayı bırakıp 'zamanı kaldırmak' istiyor.” cümlesini okuduğumda heyecanlanmış ve ben de burada yaşamalıyım demiştim.

Bu fantastik fikre sıcak bakan 300 kişilik halka dahil olmak beni mutlu ederdi sanırım.

Mutsuzluğun doğal olduğunu çok iyi bildiğim gibi, neyin beni mutsuz ettiğini de çok iyi teşhis edebildiğimi düşünüyorum. Eğer bunu yapamazsanız, sorun yok, en azından benim gibi uykusuz kalmazsınız.