RSS

Sempatik Değilim...



Televizyonlarda çok sık rastladığım ,sinir olduğum bir konu var , belki siz de çok sinir oluyorsunuz…Daha çok yarışmalarda vb. programlarda yakaya takılan mikrofonlar var biliyorsunuz…Bu mikrofonların sesi olduğundan farklı verip vermediğini bilmiyorum, bunlarla ilgili rahatsız eden şey iki insanın birbirine sarılırken iğrenç , yakınır(sevinir?) gibi bir ses çıkarması…İnsanlar bunu bilerek yapmıyor sanırım ama dinleyen için oldukça rahatsız edici bir ses…Tanımlamasını yapmak güç , o sesi size anlatmak daha da güç biliyorum ama aşağı yukarı şöyle bir şey : “ayHCAN09MOMMMdwqIWWQIQIWD”…Gözler yaşlı gibi , yalancıktan bir sarılma efektiyle gelen mikrofona sürtünen kıyafet sesi ve o yakınır gibi gelen ses…Bundan nefret ediyorum gördükçe ve devam ediyor sıkmaya…İfrit…

Geçtiğimiz zamanların birinde bazı günler ve bunların getirdiği sıkıntılardan bahsetmek istemiştim ama vazgeçmiştim…Pazartesi günü için söylenecek çok şey var fakat bunu belki bir başka yazıda anlatmayı planlıyorum…Bugün değinmek istediğim şey ise Pazar günü…Bu Pazar günü aslında rahat , boş bir gün olması gerekirken aktivite yapılması zorunluymuş gibi bir havaya büründürülüyor , bu can sıkıcı eğilim zaten bütün günü mahvediyor…Benim için pazarları hiç eğlenceli olmuyor nedense…
Bununla ilgili bir başka konu ise “Pazar Kahvaltısı”…Zaten Cumartesi gecesi geç uyuduğumdan , öğlen saatlerindeki bu kahvaltıya uyanmam da bir o kadar zor oluyor…Asıl gelmek istediğim nokta şu : hiçbir evde , zannetmiyorum ki istisnalar kaideyi bozsun , “kahvaltı hazır” lafı duyulduğunda kahvaltı hazır olmaz…Bu bir aldatmacadır…Kendi tecrübelerimle geliştirdiğim bir yönteme göre , “kahvaltı hazır” lafından sonra uyanıp , masa başına gelmek için belli bir zaman geçirmeniz lazım , hemen yataktan fırlamak yersiz…Bunun için bu lafın söylendiği zamanın üstüne yarım saat ekleyerek asıl hazır kahvaltıya ulaşabiliriz…Akşam yemekleri için de geçerli bu…
Buluşmalarda erken giden sizseniz , bu tarz bir olayı da çok yaşıyor olabilirsiniz…Bir şey hazır değilse , gitmeyi sevmiyorum…Belki biraz hazırı seviyorum veya ukalayım

Üniversite son sınıftayım biraz rötarlı da olsa…Bugüne kadarki üniversite anılarımı,eleştirilerimi dile getirecek değilim…Daha önce de dediğim gibi okulla ilgili her şeyi ayrıntılı olarak , okul bitince yazmayı planlıyorum…Bugün küçük bir olguya değineyim…Ben bu ülkede zamanında başlayan (akademik takvimlerde yer alan ders başlama tarihinde) okul görmedim…Bence bu hem sisteme olan güvensizliğimizden hem de öğrenci-öğretmen ilişkisinden kaynaklanıyor…Kendi okulumda ders kayıt sisteminde istisnasız her sene ve her dönem problem çıkıyor…Derslerin başladığı tarihte gitmeyi ben de sevmiyorum fakat çoğu zaman bir hafta önceden gitmiş oldum…Bu çok can sıkıcı bir şey…O zaman bize densin ki  : “siz bir hafta sonra gelin anca o zaman başlarız”…Böylece sıkıntı olmaz hiç...Bunun denilmesi gerekli bence , çünkü şuan olduğu gibi takvime göre dersler başlamış olduğu halde derslerin olmadığı bilgisini alıyoruz öğretmenlerden ve arkadaşlardan…Yani bu bir ritüel gibi , her dönem başı…Son sınıfım güya okul bitecek , hala aynı şeyler…Öğretmenler de iş yapmak istemiyor biliyorum kimse kendini kandırmasın...

Sigara’ başlığı araştırılsa bu blogta çok şey çıkar biliyorum ama yine sigarayla ilgili bir konuyu ele almış olacağım…Sigaranın yakıldıktan sonra sönme süresi nedir bilmiyorum…Winston Soft için bu hiç içinize çekmezseniz yaklaşık 1 dakika filan…Asıl kötü olan bu sönen sigarayı tekrar yakmak ve alınan o kötü tat…Bazen yapılacak bir şey yok bu durumda, tekrar yakıyorum…Ayrıca daha önce demiştim bir yerde yazındı sanırım , karpuz yedikten sonra asla sigara içmeyin hiçbir tat alınmıyor neden bilmiyorum ama rastgelirseniz bunu yapmayın…
Son olarak geçenlerde attığım bir tweetle yazıyı sonlandırayım :
sigarayı bıraktırma hattı reklamındaki kız "sigara"ya "SI GARA" deyip duruyor , illet oldum...siktir git..