Varsayılan dozda salgılanmamış her bir kortizon sıradışılığında, yerçekim gücünün bedenimde bıraktığı izleri önemsemeksizin, aldırış seviyemin en üst mertebesine ulaşmasına izin vermemin mümkün olmadığı sayısız, umursamaz meşgalelerimin huzursuzluğumu beslemesinin en büyük nedenlerinden ve yaratımından sorumlu, daha doğrusu bunlardan hiç mi hiç sorumlu olduğunu düşünmediğim özçelişkilerimin aksini iddia edemeyecek kadar güçlü duygusuz bir imgelem çemberinde vasıfsız fotoğrafları çekmenin amansız sıradanlığını özümsemek, bunları aynı kefeye koymamı sağlayan inanılmaz akıldışı süzgeçlerin varlığını hissetmek, banane ya dediğimiz anların toplamının hayattaki en küçük ana sınırsız bölünürlüğünün kaygısızlığı, seni ben yapmayan veya beni sen yapmayan her şeyin altındaki gizli anlamsızlığın örtbas edilmemesi, ruhumun densizliğinin yansımasının suya düşen bir kar tanesi eriyikliğinde çözümlenmesi, bana farkındalığın sihrini ve en güçlü özden iksirini içirtip, sonsuza kadar donmuş bir huzur tözü oluşturduğunu sandığım sandıklar dolusu fikir ile, mantık çorbasının içindeki tuzu eleştirebilecek kadar örneksiz bir küstahlık, saçma sapan fikirler, yanmış
dehlizlerdeki yanıksı tütsü kokularıyla donatılmış odalar, müphem olanı muhteşemle aynı seviyeye çekmek gibi sebepsiz tavırların doğru dürüstlüğümü sorgulaması, soyutlaması, ilerleyen
zamanın geri dönülmezliğini sevmek, abcd diye başlayan alfabeyi sonsuza kadar beynimde somutlamakla görevli sistemsel aktiviteleri sorunsuz ve hayasız şekilde sorunlaştırmak, var olanı varmış gibi kabullenip olmayanı da olmamış diye ağlaksı ve çocuksu hüzünkarlıkla eleştirmek,
ardıl düşünceler, bembeyaz bir çarşafı kirletmiş olmanın gereksiz durgunluğundaki üzümsü, şekersi kekremsilik, bunu öyle sanmış olabilirler fikrindeki ihtimalimsi keyif, daha doğrusu algıyı çok iyi özümsemiş olmanın verdiği delimsi duygunun zihnimde açmış olduğu derin su kanallarında büyüyen çiçekler ve durdurulamaz polenimsi aromasını gökyüzüne bırakması, en güçlü hafıza olgularımın bir şarkının en güzel yeri gibi sonsuz bir döngüye girmesinin ardındaki duraklatılma endişesiyle birlikte, bundan hiçbir zaman çekinmemem ve yine de bazı şeyleri denememin ardındaki yanılsamazlık aynası,
sıkılmışlıkla sıkılmamışlığın arasındaki boşluk dilimini bengi boşlukla doldurmanın verdiği hazzı,
özümsenmemiş her bir tadı, tatmamış olmanın ve tadacak olmanın yüce duygusu, yine de bunu düşünmenin sınırsız bir şekilde çemkirilecek olmasından duyduğum tatminsizlik ve umursamazlık, keyfekeder ve kalender miyim gibi kendine sorduğun, cevap şıkları birden çok olan soruları sormamanın oluşturduğu süresiz durgunluk, virgüller dolusu cümle, çoğul eki kadar iyimser ve çekimser, fiili davranışlar, biraz daha karamsar ve buruksu, yağmur kokusu taşımak isteyen toprağı sulamak için gelen bulutlar dolusu gündüz karanlığı, haydi sözcüğünün verdiği telaşın olmamasının daha dingin bir tozlarından arınmışlığa yol açacağını bilmek, bütün söylediklerini veya söyleyeceklerini bilmemek, tekrar eden bazı sürgün değil ama süregelen kavramları birbir dirayet ekseninde betimlemek, hadi canım ordan demek, aklındakilerle yaptıkların arasındaki bağıntıyı hiç yapmadığın kadar taklit etmek, bundan keyif almamak, almış gibi göstermek ve kandırıkçı bir insan olmak, dedim ya, demiştim demek ve bunu dememiş olmak için binbir kez kendini hayıflanış sekansları içinde bulmak,
evet çok izafi ve gerilimli, yanılsamalarla dolmuş taşmış bir sel baskını, dümdüz bir tepenin ardından doğan kızıllık, sabahın çiysi dinginliğinin ardındaki bilinemezlik, benlik, bilinmemezlik,dejavu, bilinçsizlik ve düşsü
varsayımlar…
dehlizlerdeki yanıksı tütsü kokularıyla donatılmış odalar, müphem olanı muhteşemle aynı seviyeye çekmek gibi sebepsiz tavırların doğru dürüstlüğümü sorgulaması, soyutlaması, ilerleyen
zamanın geri dönülmezliğini sevmek, abcd diye başlayan alfabeyi sonsuza kadar beynimde somutlamakla görevli sistemsel aktiviteleri sorunsuz ve hayasız şekilde sorunlaştırmak, var olanı varmış gibi kabullenip olmayanı da olmamış diye ağlaksı ve çocuksu hüzünkarlıkla eleştirmek,
ardıl düşünceler, bembeyaz bir çarşafı kirletmiş olmanın gereksiz durgunluğundaki üzümsü, şekersi kekremsilik, bunu öyle sanmış olabilirler fikrindeki ihtimalimsi keyif, daha doğrusu algıyı çok iyi özümsemiş olmanın verdiği delimsi duygunun zihnimde açmış olduğu derin su kanallarında büyüyen çiçekler ve durdurulamaz polenimsi aromasını gökyüzüne bırakması, en güçlü hafıza olgularımın bir şarkının en güzel yeri gibi sonsuz bir döngüye girmesinin ardındaki duraklatılma endişesiyle birlikte, bundan hiçbir zaman çekinmemem ve yine de bazı şeyleri denememin ardındaki yanılsamazlık aynası,
sıkılmışlıkla sıkılmamışlığın arasındaki boşluk dilimini bengi boşlukla doldurmanın verdiği hazzı,
özümsenmemiş her bir tadı, tatmamış olmanın ve tadacak olmanın yüce duygusu, yine de bunu düşünmenin sınırsız bir şekilde çemkirilecek olmasından duyduğum tatminsizlik ve umursamazlık, keyfekeder ve kalender miyim gibi kendine sorduğun, cevap şıkları birden çok olan soruları sormamanın oluşturduğu süresiz durgunluk, virgüller dolusu cümle, çoğul eki kadar iyimser ve çekimser, fiili davranışlar, biraz daha karamsar ve buruksu, yağmur kokusu taşımak isteyen toprağı sulamak için gelen bulutlar dolusu gündüz karanlığı, haydi sözcüğünün verdiği telaşın olmamasının daha dingin bir tozlarından arınmışlığa yol açacağını bilmek, bütün söylediklerini veya söyleyeceklerini bilmemek, tekrar eden bazı sürgün değil ama süregelen kavramları birbir dirayet ekseninde betimlemek, hadi canım ordan demek, aklındakilerle yaptıkların arasındaki bağıntıyı hiç yapmadığın kadar taklit etmek, bundan keyif almamak, almış gibi göstermek ve kandırıkçı bir insan olmak, dedim ya, demiştim demek ve bunu dememiş olmak için binbir kez kendini hayıflanış sekansları içinde bulmak,
evet çok izafi ve gerilimli, yanılsamalarla dolmuş taşmış bir sel baskını, dümdüz bir tepenin ardından doğan kızıllık, sabahın çiysi dinginliğinin ardındaki bilinemezlik, benlik, bilinmemezlik,dejavu, bilinçsizlik ve düşsü
varsayımlar…