Yazın sıcağında , terden boğuluyorum...Tenim ıslanıyor , yıkanıyor...
Eriyorum...
Akreple yelkovana gözüm kayıyor...Saatler hızla geçiyor...
Ansızın gece oluyor... Günlerin uzunluğu palavra... Tenim donuyor...
Kaskatı kesildiğim anda
Uzaklarda seçemediğim nesneler bedenimi sarıyor ,
Sorgusuz sualsiz , varlığına teslim olduğum renk beliriveriyor gözümün önünde,
Selamlıyorum ve dalıyorum o sessiz ve derinden akan nehire her zamanki gibi,
Burada kimse yok,
Sadece sahip olduğum , ben olduğumu sanmakla görevlendirildiğim bir benlik,
Kendini kendine kanıtlamaktan bile aciz bir ruh,
Metanet kelimesinin şuursuzlaştığı , bir beden ,
Çürüyen , günden güne , ama çöp yığını halinde çoğalan bir varlık...
Burada kimse yok,
Kaybolmuş ruhların varlıklarına sesleniyorum...
Sesim çıkarken boğazımda düğümleniyor,
Karanlık ağzımı dolduruyor...Susturuyor...
Tadına bakıyorum...
Her zaman tadını aldığım ama her defasında beni daha da çok acıktıran şeyin tadı bu...
Burada kimse yok,
Baktığımda , kendimi görüyorum dev aynada...
Karanlık bir silüet ,
Gittikçe kayboluyor ve ben ona yaklaştıkça büyüyor...
Ansızın ellerimi ve ayaklarımı görüyorum...
Ona boyanıyor,
Ağırlaşıyor...
Acıyor...
İnanılmaz bir acı...
Kanıyor ,
Güzel görünüyor,
Attığını sandığım bir kalp var...
Kararıyor ,
Onbinlerce toplar damar;
Katran kara kan,
Sunuyor adağını
Karanlığa...
Onunla bütünleşiyor ve
Yağıyor,
Boşanırcasına ,
Olmayan iliklerimi milim milim işlercesine,
ve,
Yok oluyorum her bir adımımda
İzim siliniyor...
İçimdeki karanlığı söndüremiyorum...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum galiba:
Yorum Gönder