RSS

Pattern

İnsanlardaki , her şeyi bir kalıba sokma eğilimini bir türlü anlamıyorum…Bunun en açık örneğini ev dekorasyonlarında görebilirsiniz…Mutfak , banyo , çocuk odası gibi muhtelif yerlerdeki ‘kör göze parmak’ sıradanlıkların varlığı beni bunaltmış durumda…
Çoğu insanın “aa dur lan fayanslardaki desenlerde ne var” veya “çocuk odası , illaki çocukla alakalı ürünlerle mi dolu olmalı” gibi sorgulamaları yaptığını düşünmüyorum…Zira, bunların önemsenmeyecek derece küçük şeyler olduğu söylenebilir…
Duşakabin bence en can alıcı ve aynı zamanda en çok canımı sıkan banyo ürünü…Öncelikle 'duşakabin' sözcüğünü sevmiyorum…Bunu üreten insan “duş-kabin” diye bir şey olmaz , illaki ben araya “a” harfini eklemeliyim diye mi düşünmüş ? Duş aldığımız yer zaten başlı başına kapalı olması öngörülen bir yerken , sen bunun üstüne yönelme eki ekleyerek duşa kabin demişsin…Var olan şeyin üstüne bir kabin daha…Küvete veya duş aldığın yere kabin yapmak istersin o ayrı , ama bu , kabin yapmadığın zaman da orada duş aldığımız olgusunu değiştirmez…Duşakabin güya süper bir şeymiş gibi kabul edilir ama ,kendi nazarımda asla vasatı geçmeyen ,estetik olmayan yapılardır…
Duşakabinle ilgili canımı sıkan ayrıntı ise kabinin giriş çıkışının yapıldığı kapılarının (artık ona ne denirse) üstünde illaki denizle , okyanusla alakalı desenlerin olması…Bunların olması gerekiyor(!)…İçinde duş aldığımız yerin , yosunla , yunusla ,deniz yıldızıyla ne alakası var allasen…Halihazırdaki duş jelleri de bir alem açıkçası…Deniz yosunu özlü , akvaryum yemi bazlı , balina kakası özütü gibi milyonlarca çeşidi var…Demek ki biz duş almıyoruz arkadaş, deniz bilimci gibi , okyanus tabanlı kabinlerde , su altı deneyleri yapıyoruz…Bu kalıplar içerisinde başka bir şey aklıma gelmiyor ne yazık ki...
Çocuk odası dediğimiz şey baştan kaybediyor bence…Çocuk odası! İçinde çocukların yaşam sürdüğü , çocuk ruhluların girişinin serbest olduğ-…Açıkcası çocukların beyinleri doğru ve yanlışı ayırt edemiyor belli bir yaşa kadar…Soyut , zevkle alakalı, estetiğe yönelik duyguları tam gelişmiyor…Çocuklar ,kendilerine ayrılan bu odada , “çocuk dediğin bunları sever” gibi varsayımları da çözemiyordur bence…Onların istediği oyuncaktır , çocuk odası değil ki (‘çocuklara oyuncak verilmelidir’ bir kalıptır kabul ediyorum ama bugüne kadar oyuncak sevmeyen çocuk da tanımadım)…Çocuklar çoğu zaman oyuncaklarını salon gibi daha ferah yerlere getirip orada oynamayı seviyor…Bu da çocuk odasının ne kadar gereksiz bir şey olduğunu ortaya koyuyor bence…Çocuğun odasına salıncak alana kadar , çocuğun dışarda gidip parkta oynamasına izin ver yani…Çocuk odası yerine , bence oyun odası olmalı evlerde, bu ayrı bir konu biliyorum ama , çocuk odası kalıbı ne kadar banalse oyun odası da o kadar yaratıcı…
Mutfak dekorasyonunda , mutfak dolaplarının altındaki kısımda illaki bir şeyler olmalı(!)…Mutfak zengin durmalı(!)…Yemek yaptığın yerde , yiyeceklerle ilgili küçük tablolar kadar bayağı bir şey yoktur sanırım…Ben olsam elma tablosunu odama asarım,daha güzel durur…Tabak altlıkları desen onlar da berbat , desenli , meyveli , alacalı…Birileri bence bizimle alay ediyor…
Ev dekoratörü değilim , pedagog da değilim , duşakabin üreticisi hiç değilim; fakat bu tarz ayrıntıları gördükçe canım sıkılıyor…Bana oyuncak lazım

4 yorum galiba:

Vladimir dedi ki...

İnsanlar birbirlerinden gördüklerini taklit ede ede giderek bir örnek hale geliyorlar. Aynı olaylara aynı tepkileri veren sabahları aynı duşakabinlerde ıslanan insanlar. Duşakabinlerde aynı ahmak ıslatan yağıyor. Kim farkında? Kelime Türkçe dilbilgisi kurallarının içine ediyor, hem de başlı başına anlam bozukluğu örneği. İki yanlış bir arada. Ama o da kimin umurunda, Hayattan rengi alın geri neyi kalır ki bile kimsenin umurunda değil.

Mjora dedi ki...

galiba herkes gibi olmamak bizi daha özgür kılabilir ve mutlu eder...

Adsız dedi ki...

Duşların bi anda trend olup patladığı bi dönem oldu. Aslında neden duş diye bi durup düşünmek lazım. Küvette de duş alınabilirdi ama duş-a-kabin siki patladı biz çocukken. Evler küçük, tadilata giden ailenin kurtarıcısı oldu. Daha ucuzdu, daha az yer kaplıyordu. Bir de çoğu küçük kasabada banyoda küvet de yok, duş da yok, zaten küvet ihtiyacından ölmüyodu yeni istanbullular. Her evin böylece bir duşu oldu.

Çocuk konusuna hiç girmiyim en çok sıçtıkları mevzu bu. Kendi önemsiz anımı anlatıcam şimdi, tam bu noktada okumayı bırakın ey diğerleri- mjoraya anlatıyom. Seçkini beklerken çok küçük bi erkek çocuğu olan aile geldi. Çocuk oturur oturmaz DONDURMA istedi. Annesi olmaz dedi, babası duyduktan 1 saniye sonra aldı geldi. Çocuğa algidanın bok gibi, kimyasal, leş dondurmasını verdiler, anne tepki göstermedi farketmedi bile. Gittiler. Ben o çocuğun istatistik olmaktan öte bişey olcağını sanmıyorum. Umarım yanılırım.

Mjora dedi ki...

duş-a-kabin'e diyecek lafım yok , iğrençlik abidesi sevmiyorum...

öte yandan çocuk konusunda ise katılıyorum..şöyle de bir durum oluyor ; mesela bir yere oturuyor aile , biri bira içiyor biri başka bir şey ama çocuğun limonata veya bira içme hakkı yok...çocuk olduğu için çocukların içtiği şey olması lazım...Algida'dan kasıt da buydu sanırım...
bırak çocuk da içsin anasını satim...çocuk diye bir sınıflandırma yapıyorlar o kötü...

Yorum Gönder