RSS

Jvaleri



Gecenin koynunda , belki de gün ışığına birkaç saat kala gözlerimi diktiğim yerde , dikili kalmayı başarabilmiş birkaç ağacın kendini rüzgara teslim etmiş dalları var…Onlar hep oradalar…Gözlerimden kaçan yüzlercesi ise dökülen yapraklar…Sarı , metanetsiz , huşu içinde bir yerlere kaybolduğunu varsaydığım yapraklar…
Suyun üstüne henüz düşmüş ,kendini var olan akıntıya bırakan bir başka sarı, büyüyen huzmesiyle yaklaşıyor…
Yavaşça , süzülür gibi bir hızla gözbebeklerime doluyor…Matemin buğusuyla tekrar doğmuş , ıslak olmasını istediğim havayı beraberinde getiriyor, nedensizce…Vücudumun en ince katmanını defalarca sıyırmış , her geçişindeki ürpertiyi bir sonrakiyle pekiştiren , ıslak olmasını istediğim havayı getiriyor…Bu beni yanıltıyor…
Hissiz , gözkapaklarının ardındakiler sözsüz , flu bir tabloda yağlı boyanın getirisi muğlak kaşları ise aksine telaşsız , saçlarını sere serpe dökmekten kaçınmamış ,başını cama yaslasa yorgunluğuna hiçbir şekilde inanmayacağım bir kadın içinde…Gözlerini belki de saatlerce başka bir yöne çevirmemiş, gecenin durgunluğuyla yarışan bir çift gözle aslında hiçbir yere bakmak istemeyen bir tavrın sahibi, sahip olmadığı arabanın arka koltuğunda…Öyleyse neden gözlerini kapatmayı yeğlemiyor ve bunun bilinmesini istiyor , buna vereceği cevap herhalde ki “ana caddeden devam edelim” sıradanlığında olurdu…Sanki hep öyle olmuştu…Böyle bir cevap, yüzündeki derin ama çok eski olmayan çizgilerden kolayca ayırt edilebiliyordu…
Kim bilir o durağanlığın içinde , verdiği cevapların toplamıyla çok da yol alamamışken yarıda bırakmanın heyecanıyla yanıp tutuşurken , olmasını ancak hayal edebileceği yaşamında , gereksiz bir dala takılmış yaprak gibi akıntıda sürüklenmeyi bırakacaktı…Bu düşünceler kafasına dolduğu her anda , dudaklarını ümitsizce büktüğünü ve gözlerini kıstığını düşündüm…Doğrusu bu olmalıydı...Gecenin karanlığı beni yanıltıyordu…
Ovuşturduğu ellerine bakma gereksinimi duymuş gibi gözlerini öne düşürmesi beni yanıltmadı…Belli ki sorular soruyordu kendine…Çözülmesini istemediği düğümlerin üstüne istemsizce tekrar tekrar düğüm atıyordu…Her gün kendisi gibi eskiyen bir çift kendisi vardı belki de…Birbirine benzeyen iki insanı fakat ayrıksı bu iki insanı , gölgesi cama vursa bile görmek istemiyordu…Bundan dolayı saçlarının sağda olan kısmı biraz daha öne düşmüştü…Bir tutamı ise az önce büktüğü dudaklarında rahatlayan izlerin üstüne oturuyordu…Konuşacaklarını bakışlarına saklamayı alışkanlık edinmiş birisi değil , “çoğunlukla iyi olduklarında susan” kişilerden birisi olduğuna şüphe yoktu…Bundan emindim…
Belki de yaptıklarını özümsemek onun için bayağı , elle tutulur bir şey değildi artık…Elde tuttuklarının bir önemi var mıydı bilinmez…Sadece, kendini içinde bulduğu bu anlamsız girdabın sonsuz sorgulamaya yarayan sonsuz zamanı özümseyebilirdi…Bunu yapmaktan bir an olsun vazgeç(e)mediğini anlamak çok zamanımı almayacaktı…
Korku ve endişe yersizdi , çoğu zaman…O da bunu biliyordu elbette…Bu anlık salınımların , onu gün geçtikçe daha olgun yapıp yapmadığını düşünmek istemezdi herhalde…Çünkü zaten bildiğine emindim…Buna alışmak , yani zamanın geçmesi , bir an olsun saçlarını önüne düşürmemek , gözlerini uzağa değil de herhangi bir yere odaklamak istemezdi…Gerçekten istemezdi…Zaten kendisini bilmek yeteri kadar sıkıyordu
Gözlerini bir kez olsun istem dışı , dalgın bir şekilde kapattığı sırada , arabanın, arkasında yola bırakmış olduğu kırmızı ışıklara ve savrulan birkaç sarı yaprağa baktığımı fark ettim…Onlar hep oradalardı…

0 yorum galiba:

Yorum Gönder