Büyük popolu kadının kendine güveni tam…İlerliyor kaldırımında, karşısına çıkan bütün engelleri aşacakmış edasıyla…Her gün bir müdür baskısı altında ezilen ve sesi çıkmayan insanların oluşturduğu duygunun aynısını kaldırım taşları yaşıyor…Bundan haberi bile olmayan kadın, gülümseyen suratıyla onların içindeki isyan duygusunu bilmeden bastırıyor…İçindeki özgüven yabancı filmlerde görmeye alışkın olduğumuz dağları taşları yerinden söken güçlü bir yaratığınkini andırıyor, arz-ı endam ettiğini sanıyor…Nedendir bilinmez ama vücudunun ağırlık merkezi onda bu güveni oluşturuyor denilebilir…İçten içe yükselen istikrarını yüksek topuklarıyla destekliyor…Olmayacağı kesin fakat manyak bir kahkaha patlatacakmış gibi dolaşması, bunu gerçekten yapmasından beter bir duygu uyandırıyor insanda…Bir derdi olmalı diye düşünmek işten bile değil…Sanki bir savaşa zorlanmış, halihazırda hayat gailesi yetmezmiş gibi kendi hariç herkese havan topuyla saldıracakmış gibi davranması sürpriz değil belki de…İnsanda tabi özgüven, kendi benliğinden olduğu kadar fiziksel gücünden de ileri geliyor olabilir…Kadının eve gittiğinde bugün de “kaldırımları ne ağlattım” uğraşısı içinde olduğunu sanmıyorum…Bunları düşünebilecek kadar kafası yoğun değildir…Kendiyle entegre, yaşamında onu o yapan belki de, renk paletinde bulunmayan pembemsi bir taytı, arkasındaki insanlara hava koridoru sağlayabilecek kadar büyük gövdesi, en önemlisi ve bunları tamamlayan büyük poposunu düşünecek kadar vakti yoktur…Özgüveni olan insanlar hiçbir şeyi takmaz…En azından öyle olması lazım…Taklit edecekleri veya kendinde değiştirecekleri şeyler yoktur…Bütün bunlar taytla alakalı değildir tabii ki…Bugüne kadar yenilen İtalya haritasını oluşturacak kadar makarna veya “hamur işsiz olmazz” düşüncesiyle de alakalı olabilir bu…Öyle bir özgüven düşünün ki bütün bu özelliklere sahipken akıl almaz bir kendini kandırma söz konusu bu tür insanlarda…Diyete başlıyorum denilen her anda kendisiyle yaşadığı iç savaşı, yine tayt ve karbonhidrat kazanıyor…
Ve sonra kadın evine gidiyor…Ki neden gitmesin…Bütün dünyayı dolaşacak hali yok…Asansörde şöyle bir kendine bakıyor, hafif kızmış gibi görünen yüz ifadesininin yerini, az sonra sevmediği bir insanla konuşacakmış gülümsemesi alıyor…Kapıdan içeri girdiğinde kim bilir belki yorgun hissediyor ama yine de güveni tam…Çok uzun zaman geçmiyor televizyonu açması için…Pazar günü kadar saçma olan kadının, yüksek topuklu halinden inanılmaz alçak bir konuma düşmesi magazin programını açmasıyla gerçekleşiyor…Daha kışın ortasındayken “yaza hazır mısınızzz” diyen kadının sesi beynini yiyor...Uzaklardan bir ok yemiş gibi bedeninde yaşadığı huzursuzluğu “ayy ne yapıcam” sorularıyla güçleniyor…Beş ay boyunca yaşayacağı amansız kaygıyla onbeş dakika önce kaldırımda yürürken yaşadığı güçlü(!) enerji arasında dağlar kadar fark var…Bunun yarattığı telaş her haline yansıyor, kumandayı hemen bulmak istiyor…Sinirle kaldırdığı yastığın altından kumandayla alelacele başka bir kanala geçiyor…”Hastaneye gitmek varken sağlık ve huzuru evde buldum ben” temalı program onu kesmiyor ki kanalın artı tuşuna bir kez daha basıyor…İkinci lig maç özetlerinin olduğu kanalı ise hiç görmemiş gibi yapıyor…Onu bir yandan şok eden aynı zamanda da rahatlatan programın yine Pazar keyfinin gündüz versiyonu olduğuna karar veriyor…Bu kez siniri yatışmış ve kendini toplamış görünüyor…Aklına daha yaza çok var düşüncesi gelmemesi ise şaşırtıcı değil, fakat zaman hızlı geçiyor işte…Varsın geçsin zaman diye benliğinde tekrar bir bütünleşme yaşamak istiyor belki de…Sıkılmakla hayıflanmak arası bir hissiyatla dışarıya baktığında aynı ona benzer bir kadının geçişini izliyor…Yalnız değilim o zaman diyor…"O da yaza hazırlanmalı(!), o da sinir yapıyor olmalı"…Gördüğü şey ise bundan bağımsız tamamen bir "özgüven abidesi"…Bu kez yaşadığı iç gerilim yükseliyor ve okuduğu ve anlamadığı birden çok kişisel gelişim kitabının aksine hareket edip kafa karışıklığı yaşıyor…Tekrar dışarı çıkıp yaşadığı güven(!) kaybını tamamlamak istiyor…
Ve sonra kadın evine gidiyor…Ki neden gitmesin…Bütün dünyayı dolaşacak hali yok…Asansörde şöyle bir kendine bakıyor, hafif kızmış gibi görünen yüz ifadesininin yerini, az sonra sevmediği bir insanla konuşacakmış gülümsemesi alıyor…Kapıdan içeri girdiğinde kim bilir belki yorgun hissediyor ama yine de güveni tam…Çok uzun zaman geçmiyor televizyonu açması için…Pazar günü kadar saçma olan kadının, yüksek topuklu halinden inanılmaz alçak bir konuma düşmesi magazin programını açmasıyla gerçekleşiyor…Daha kışın ortasındayken “yaza hazır mısınızzz” diyen kadının sesi beynini yiyor...Uzaklardan bir ok yemiş gibi bedeninde yaşadığı huzursuzluğu “ayy ne yapıcam” sorularıyla güçleniyor…Beş ay boyunca yaşayacağı amansız kaygıyla onbeş dakika önce kaldırımda yürürken yaşadığı güçlü(!) enerji arasında dağlar kadar fark var…Bunun yarattığı telaş her haline yansıyor, kumandayı hemen bulmak istiyor…Sinirle kaldırdığı yastığın altından kumandayla alelacele başka bir kanala geçiyor…”Hastaneye gitmek varken sağlık ve huzuru evde buldum ben” temalı program onu kesmiyor ki kanalın artı tuşuna bir kez daha basıyor…İkinci lig maç özetlerinin olduğu kanalı ise hiç görmemiş gibi yapıyor…Onu bir yandan şok eden aynı zamanda da rahatlatan programın yine Pazar keyfinin gündüz versiyonu olduğuna karar veriyor…Bu kez siniri yatışmış ve kendini toplamış görünüyor…Aklına daha yaza çok var düşüncesi gelmemesi ise şaşırtıcı değil, fakat zaman hızlı geçiyor işte…Varsın geçsin zaman diye benliğinde tekrar bir bütünleşme yaşamak istiyor belki de…Sıkılmakla hayıflanmak arası bir hissiyatla dışarıya baktığında aynı ona benzer bir kadının geçişini izliyor…Yalnız değilim o zaman diyor…"O da yaza hazırlanmalı(!), o da sinir yapıyor olmalı"…Gördüğü şey ise bundan bağımsız tamamen bir "özgüven abidesi"…Bu kez yaşadığı iç gerilim yükseliyor ve okuduğu ve anlamadığı birden çok kişisel gelişim kitabının aksine hareket edip kafa karışıklığı yaşıyor…Tekrar dışarı çıkıp yaşadığı güven(!) kaybını tamamlamak istiyor…