RSS

Sempatik Değilim...v2

Bazen hiçbir şeyi önemsemiyoruz fakat önemsediklerimizin de ne kadar değeri var emin değilim…Örneğin bir deodorant markasının “Black Night” ürünü gibi…Fazlasıyla umrumda olan bir ürün değil fakat, neden “Siyah Gece” olduğunu bilmiyorum (yani farklı bir gece rengi varmış gibi) ...Buna benzer tabirleri sevmiyorum “karanlık gece” “ultra koyu siyah gece”  “bembeyaz bulutlar” “ilk günkü gibi bembeyaz çamaşırlar” vb…

Yeri gelmemişken, “mutfak adasına" da değineyim..Bu gözlemlediğim kadarıyla Amerika’da çok tutulan ve ülkemizde de yer yer hissedilen, etkili bir kavram…Şöyle ki bir mutfak var, bir de onun adası var…Yani “İstanbul ve Büyükada” gibi diyebiliriz… “Şehrin kalabalığı ve kaosundan kurtulup düzgünce yemek yenilebilmesi için adalara kaçılabiliyor, sanırım o yüzden ada denmiş” fikrine çok çok sonra ulaşmıştım, çünkü “ada ne be” filan diyordum önceden… “Mutfak adası” ilginç, dışarıdan ürün gelebiliyor…Adanın kendisinde üretim olmuyor genelde…İlginç bir coğrafi yapı kendisi…

Bazen yiyip içmekten sıkıldığınız oluyor mu? Benim oluyor… Diyorum ki kendime: yemek yemek de en az, uyumak kadar zorunlu ve gereksiz bir eylem…Tamam, farklı lezzetler tatmak güzel, kendimizi gurme gibi hissetmek filan hoş oluyor; ve fakat “bu sabah da mı kahvaltı yapacağım” duygusu bazen hasıl oluyor bende… Neyse napalım … (Öyle durumlarda kahve ya da çay içiyorum sabah fakat o da sıkıcı)

“AAaa senin feysin yok mu?” veya “fæce’i olmamak da yani…” gibi ifadelerin günümüzde azaldığını görüyorum, olay sanırım Insta’ya döndü… E bir zamanlar insanların kafasını ütülediğiniz ve neden bu sosyal ağda yoksun denilen sosyal ağı neden “bugün” de aynı özveriyle(!) savunmuyorsunuz ? Anlamıyorum..Tamam orada yokum ama dün ısrarla savunduğunuz şeyi bugün savunmuyor oluşunuz beni sıkıyor…Evet pek sempatik olamayacağım bu ve buna benzer konularda…

Yavrumuza ev arıyoruz!” gibi cümlelerle bezenmiş ve hayatı sadece bundan ibaret olan insanlar var, biliyorum, bununla ilgili sanırım Tweet atmıştım (evet Twitter kullanıyorum) biraz daha açayım konuyu… Sabahtan akşama kadar, hayatımızda asla ilgilenmeyeceğimiz hayvanlarının reklamını yapan ve kendi vicdanlarını rahatlattıklarını düşündüğüm bir kitle var, inanılmaz…Yani buna ben bu kadar zaman ayırsam, farklı bir insan olurdum ve bu yazıyı yazmıyor olurdum herhalde… Yanlış anlaşılmasın, kedileri çok seviyorum bunu daha önce defalarca ifade etmişimdir… Sanırım ben “insanları” sevmiyorum…

“Çarpık kentleşme” devam ediyor… Bunun yerine gerçek anlamda “kentleşme” gerçekleşse o kadar iyi olacak ki…Bu konunun üzerine daha fazla bir yorum yapamam fakat söz konusu kendi çevreniz olunca, duyarsız kalamıyorsunuz…



Son olarak şunu söyleyeyim: daha önceden reklamları çok eleştirmiştim bu yazılarda ve başka yazılarda, fakat son dönemde, değişen çağımızla ilintili olarak reklam izlemez oldum. Artık bu kötü reklam saçmalığına internet üzerinden devam ediyoruz. Fena olmayan bir algoritma ile, “X” sitesinden satın almayı düşündüğün (sadece düşündüğün) herhangi bir ürünü, diğer bütün sitelerde reklam olarak görüyorsun… Bu “Satın al, al al! Hemen al!” taktiğini hayata geçirmek için ne kadar çok çaba harcanmış…İnanılır gibi değil… Bu reklamları gizleyebiliyoruz; ama o süreye kadar amacına ulaşıyor zaten… Yine konuyu şunu getirmek isterim: “Z şirketi bu işi biliyor ağbi” “nasıl yapıyor hayret!” filan diyoruz ya, bu sistemi yine “insanlar” hayata geçiriyor ve ben o insanları sevmiyorum…

0 yorum galiba:

Yorum Gönder