Köşe başından döndü…İlerliyordu hızlı denilebilecek adımlarla…Karşısındaki kadının yüzünü sadece anlık görmüştü…Sola adım attı…Kadın sağa adım attı…Sonra sağa adım attı…Kadın da buna karşılık sola adım attı…Ve sonra bu tekrarlanmadı…Sonra tanımadığı başka biriyle karşılaştı , bu kez emindi ama yine ayaklar emirlere uymadı…
İnsanın , bu ilginç eylemi hep ilgimi çekmiştir…Aslında bilerek yapılmadığı için eylem demek ne kadar doğru bilmiyorum ; öte yandan içgüdüsel bir şey olabileceğini de düşünmeden edemiyorum…Nedenini araştırdığınızda bunun, büyük olasılıkla cevabı bulunamayan gerçeklerden birisi olduğunu anlayacaksınız…Bununla birlikte bence bunun temelde yatan nedeni ; insanın kendisinin ve başkalarının “farkında” olamaması durumudur…
İlk olarak düşündüğüm şey herhalde insanın bencil doğası oldu bu konuyla ilgili…Çünkü doğuştan gelen birtakım özellikler bizi buna itiyor…Hep kendi istediğimizin olmasını dilemek , ileriki yaşlarda garip şekillerde kendisini gösteriyor demek ki…Hep kendi istediğimiz yöne adımımızı atıyoruz…Farkında değiliz başkalarının…Kendimizin farkında olduğumuzu düşünmek , bunu yeterli görmek çok büyük bir farkında olamama durumu değil mi?…Çünkü insan sosyal bir varlık…Adımlarımızı toplum içine atıyoruz…Adımlarımız bizi bir hedef varsa oraya taşıyor…Farkında olmadığımızda ise attığımız her adımı kara bir deliğe atmış gibi oluyoruz…
Adımlarla başlayan ve birbirine yol vermek isterken , yol veremeyen insanın yapısı diğer olaylarda da kendisini gösteriyor…Fark edemediğimiz en önemli şey belki de diğer insanların düşünceleri…Aklın akıldan üstün olduğunu söyleyen sözün , unutulduğunun , fark edilmediğinin belki de en önemli göstergesi , sağa adım attığımızda karşımızdaki insanın da sola adım atması…Vurgulanmak istenen şey , bu benim yolum , bu benim düşüncem ve asla bundan vazgeçmeyeceğim düşüncesi…Durum böyle olunca , her iki tarafın da mesajı alması sonucunda problem çözülüyor gibi görünüyor…Ama aslında eylemden çok verilen mesaj önemli sanırım burada…
İnsanın fark etmekle ilgili yanılgılarından birisi de büyük , önemli olduğunu zannettiği şeyleri fark etmesi ve diğer küçük şeylere ihtiyaç duymaması…Yine doğuştan gelen bencillikle doğru orantılı olarak , her zaman daha fazlasını istemek (bir kola reklamında olduğu gibi) her zaman daha fazla güce özlem duymak , onu fark etme yetisinden mahrum bırakıyor…Daha sonra bu huyu meleke haline geliyor…Aslında özlem duyulması gereken şey, küçük şeyleri daha çok fark etmek ve büyüğün de bunların bir toplamı olduğunu anlamak…Ama işte insan içgüdüsel midir olsa gerek ; bunu yapamıyor…Empoze etmek istediği şey , yine onun gibi düşünen insanların bunu 'fark etmesini' istemek…Evet , çok zor bir durum…
Fark etmenin yararları olduğunu bilmek kadar , fark etmemenin de zararlarını göz ardı etmemek önemli…Bu zararlar , bir sisteme göre bize geri dönüyor…Bu sistemin en can alıcı özelliği fark etmemekten kaynaklanan “unutmak”…Kendisini unutturmak…Evet , kim diyebilir ki fark etmediğimiz şeyler bizi hatırlıyor ? Fark etmediğimiz şeyleri , umursamıyoruz ve onlar da bizi unutuyor…Bu yüzden fark etmek ‘hatırlamakla’ , fark etmemek de ‘unutmakla’ birebirdir benim gözümde…Adımlarını kara bir deliğe atmakla , dünyaya atmak aynı şey mi ? Hayır…
Peki insanların hepsi mi aynı ? Elbette ki hayır…Peki adımlarını birbirine karıştırmamayı başarabilen veya bunun için çabalayan insanlar ? Bu insanlar belki nadiren görülebilir…Ama bu onların , az önce yukarıda dediğim özelliklerin hiçbirini taşımadığı anlamına gelmez…Belki bu duruma karşı bağışıklık kazanmaya çalıştığı için bir nebze diğer insanlardan farklıdırlar…
İnsanlar , yaşamları boyunca adımlarını hesaplamıyor ama hep böyle yaptığını zannediyor…Bu yanılgıyı “fark edemediklerinde” ise adımlarını hep birbirleriyle aynı yönlere atıyorlar…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum galiba:
Yorum Gönder