RSS

00.00

On iki dakika sonra…

Soluk hava…
Soğuk ve matemli…Üç yüz altmış dört günün ağırlığının tek bir güne yüklendiğini ve onu yıkıp geçtiğini düşlüyor…Bu duygu onu sarıveriyor…
Zaman içinde içinde bir şeyler katlanıyor ve katlandıkça katılaşıyor , esnekliğini yitiriyor…Açıldığında rahatlamanın aksine daha da berbat bir hale bürünecek gibi hissediyor…
Dünün onun için uzakta kaldığını düşünüyor…Gelecek de ondan farklı değil…Gelmiyor…
”Bugün”ün ulaştığı yer ise kısır döngünün tam ortası…
Düşünemiyor…”Düşünmeyeyim” diye düşünüyor…. Bu yüzden düşünceler buz gibi havada asılı kalıyor…
Bulanık havanın oluşturduğu müşkül tabloya biraz da o boya darbesi vuruyor…En soluk renklerden…Sonra o gamlı tabloyu satın alıyor…
Beyni , dışarıyı görmeyi güçleştiren ,otobüslerin camını incecik kaplayan bir buğu gibi…
Kafasında çizdiği şeyler bir bir saydamlaşıyor…Beyninin odalarına giren ışıklar , duvarlarını kör ediyor…Çizgiler biliyor…Varlıklarını sonsuza dek sürdüremeyeceklerini ve az sonra karanlığın yine onları esir alacağını…
Bu bir, bilinmezliğin istihdam sağladığı yalnızlık çeşidi…
Yürüyor…Karanlığın içine doğru…El yordamıyla değil…Her gün evine gidermiş gibi…Her gün içtiği su bardağının kulpundan tutarmış gibi…
Sıradan değil ama önemsenmesi gereken…

Milyonlarca insan eğleniyor , dakikalar sanki dünya için yeniden başlamış gibi…Halbuki “00.00” , geride bıraktığı “23.59”dan sadece “1” saniye uzak…Çok hızlı başlıyor her şey…Sonsuza gidecek dakikalara alkışlar ve çığlıklar eşlik ediyor…

Bir adam var ileride , umursamıyor…Elinde tuttuğu sigarasının dumanı onu kamufle ediyor…Yürüyor mu , duruyor mu belli değil…Kendisiyle değil de kadim bir dostuyla dertleşirmiş gibi karşısındaki boşluğa konuşuyor…Ağzında kelimeleri oluşturacak hareketin varlığı, kelimeleri anlamlandıracak sesin olmamasıyla birlikte anlamsızlaşıyor…Susuyor
Birden karnına çelikten sert bir yumruk yemiş gibi yere yığılıyor…Dizleri üzerine düşüyor…Sigara kayboluyor…Karnını tutuyor…
Suratındaki donuk ifade ise değişmiyor…Ağrı ve sızı yok…
Baktığı yer , ayın çokça parlattığı parkenin üzerindeki iki üç kan damlası…
Hissizleşiyor…Hissetmiyor…
Suratındaki donuk ifade ile beyni uyuşuyor ve donuyor saniyeler boyunca…

Ansızın…
Uzaklaşmak için kendisinde güç bulduğunda , hava sadece “1” derece daha ısınıyor…
Hava değişiminden dolayı , akciğerleriyle nedensiz bir anlaşmazlığa düşüyor…Öksürüyor…
Sonra susuyor

Karanlıkta onu bekleyen eli tutuyor…Hareketleri biraz daha hızlanıyor…
Ayakları uyum sağlıyor…Onunla dans ediyor…Sarılıyor sıkıca , hiçbir zaman bırakmayacakmışçasına…Gözlerini kapatıyor…
Dudakları dudaklarına değiyor…



Kan tadı yoğunlaşıyor…
Elleri hissizleşiyor…
İfadesi soluklaşıp , donuyor…

“Beni tanıyor musun?“ diye soruyor elin sahibi…
Boşluğa bakarak cevaplıyor :
“Evet…”

0 yorum galiba:

Yorum Gönder